Ana Sayfa
Ziyaretçi defteri
üyelik
İlahiler
Dini videolar
Dini resimler
Dini Konular
=> Tamahkâr Tuzağı
=> AF VE MAĞFİRET
=> Dilenciye para verilirmi?
=> Sûreti Haktan Görünenler
=> ALLAH'tan ümidinizi kesmeyin
=> Şeytan ve Nefis
=> Dünyaya aldananlar sürekli sıkıntıdadırlar
KURANI KERİM
Hz. Muhammed (S.A.V)
Sahabeler
Risâle-i Nur
ALLAH dostları
Nasihat
Tasavvuf
Dua köşesi
Ebedi metinler
serbest kürsü
Çalınan Gönüller
Nerden Bilecekler' ki
Sokaklara değil cennete
COLA'nın Öz Maddesi
 

Tamahkâr Tuzağı

 

Şeytanın Mülküne Bile Göz Koymak

Tamahkârlığın kaynağı, insanın kendi arzularıdır. Sahip oldukları ile başkalarına karşı gururlanması, kendisini güçlü hissetmesidir.

Dünyaya karşı sonu gelmeyen hırsımızın sebebini sadece şeytana yükleyebilir miyiz?

Hasan-ı Basrî Hazretleri’nin talebeleri şeytanın vesvesesinden şikâyet ederek:
– Ya Şeyh! Şeytandan gayet incindik. Hep bizi yaramaz işlere teşvik ediyor; “Elinize geçen dünyayı sıkı tutun, size lazım olacak.” diyor ve bizi hayırdan alıkoyuyor, dediler. Hasan-ı Basrî Hazretleri gülümseyerek buyurdu ki:
– Şimdi buradaydı. O da sizden şikâyet etti. Dedi ki: “Şu ademoğullarına nasihat eyle de benim hakkıma tamah etmesinler. Kendi haklarına razı olsunlar. Ne zaman ki Hak Tealâ beni huzurundan kovdu, dünyayı ve cehennemi bana mülk kıldı. Cenneti ve kanaati ise onlara verdi. Şimdi bunlar kendi haklarını bıraktılar, benim mülküme tamah ediyorlar. Ben de onların imanlarını almayınca dünyayı kendilerine vermiyorum.” dedi. Eğer şeytanın vesvesesinden emin olmak isterseniz, dünya endişesini gönüllerinizden çıkarın.

Bu nasihatleri dinleyen talebeleri başlarını öne eğerek huzurundan ayrıldılar.

Tamahkâr Tuzağı

Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır.

Sıkıca yumruk yapılmış el bu yarıktan dışarı çıkamaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü, tamahkârlığı o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Bizi bu dünyada tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, sonu gelmeyen ve tatmin olamadığımız arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Aslında yapmamız gereken, tuzaktan kurtulabilmek için elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla hem bedenimiz hem de ruhumuzla özgür olmaktır.

Hiç Aldırış Etmez Dini Elinden Gitse

İmam Gazâli rh.a. Hazretleri paraya ve mala düşkün insanları “ne mallarının zekatını verirler, ne de kendilerine ve ailelerine rahat bir hayat yaşatırlar” diye anlatırken, bir şairin yergisine de yer verir:

Kardeşim! Nice insanlar vardır, hayvandır!
Baktığında sanırsın ki basiretli ve akıllı bir insandır.
Hemencecik anlar, malına bir ziyan gelse!
Hiç aldırış etmez, dini elinden gitse!

Kibirli Müslümanın Hikâyesi

Bir âbid Hicaz yolunda her adımda iki rekat namaz kılarmış. O kadar aşk ve şevk ile bu Hak yolunu tutmuş ki, ayağına batan devedikenini çıkarmazmış.

Abid bu yolda böyle giderken birdenbire gururlanmaya ve kendini beğenmeye başlamış. Karşısına çıkan şeytan ona demiş ki:
– Kimse senden daha iyi ve daha güzel ibadet edemez. Bu kadar olur doğrusu. Bundan fazlası can sağlığı…

Şeytanın bu sözleri onu kibirlendirmiş ve aniden yolu üzerindeki bir kuyuya düşmüş. Hak Tealâ’nın lütfu erişmese neredeyse bütün bütün yoldan sapıtacakmış. O sırada gaipten bir ses
duymuş:
– Ey mübarek adam! Yaptığın ibadetle Allah yanında bir mevki elde ettiğini ve ona layık bir hediye sunduğunu sanma. İyilikle bir gönül elde etmek bin rekat namazdan daha iyidir.
Şeyh Sadi, Bostan

Efendimiz’in Dilinden

Varlığın Tacı Efendimiz s.a.v.’in sadaka konusunda bize miras bıraktığı ölçü, sadece sadakanın önemini değil, gerçek anlamda varlıklı olmanın anlamını da gösteriyor:

“Sadaka, maldan bir şey eksiltmez. Kul sadaka olarak eliyle bir şey uzatınca, o önce Allah Tealâ’nın eline düşer. Yani o sadaka henüz alıcının eline geçmeden, Cenab-ı Hak onu rıza ve hoşnutlukla kabul eder. Bir kişi ihtiyacı olmadığı halde dilenme kapısı açarsa, Allah Tealâ da ona fakirlik (ihtiyaç) kapısı açar.

İnsanoğlu “Malım, malım!” der durur. Halbuki onun malı şu üç şeyden ibarettir:
1. Yiyip tükettikleri,
2. Giyip eksilttikleri,
3. Allah Tealâ için verip ahiret için biriktirdikleri!
Bunun dışındakiler ya elinden gider ya da başkalarına (mirasçılarına) kalır.”

İnanan insanlar olarak tam bir teslimiyet içerisinde hakikate doğru yükselmeye karar verecek iken, diğer yönümüz devreye girmekte ve sonuçta varlığımız bu iki zıt kutup arasında gerilmektedir.

Gönlü tok olmayan insan ne kadar zengin olursa olsun fakirdir. Maddi beklentilerin esiri olmamak için insana gönül tokluğu gereklidir.

 

 

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol